25 Ekim 2012 Perşembe

The adventures of София

2012 Haziran ayında bir Sofya maceramız oldu. Öyle çok maceralı bir insan olmamamıza rağmen 15 gün sonra Dubai'ye gidecek olmamız bunu kanıtlar nitelikte. Şehir merkezinde antik yapıları ziyaret, büyük devasa kiliseler, olmayan balık pazarı ve kadıköy bostancı arası bir mesafede kurulan trafik lambaları ve ışıklarıyla hoş bir şehir diyebiliriz. Sofya üniversitesi ve içi güzeldi. Tesadüf eseri okulun içinde iken; bir müzik gösterisine şahit oldum videoları birazdan göreceğiz elbette. Yalnız memlekette neden bu kadar az trafik lambası var anlayabilmiş değilim. Karşıdan karşıya geçer iken bir taksici ile burun buruna gelmemiz adamın bana bulgarca küfür etmesi ve benim ona Türkçe küfür etmem en güzel anımdır dostlar. Bir diğeri ise sofya havaalanından otele doğru giderken, taksici tek kelime ingilizce bilmezken bende tek kelime bulgarca bilmediğim halde taksiciyle sohbet dünyanın her yerinde aynıdır ve çok eğlencelidir. Gece hayatı bir başka oluyor orada ve inanılmaz ucuz bir memleket. Gerçi istabnul çok pahallı buradan bu sonucu çıkartabiliriz ama adamlar 24 saat içtikleri için 1 ya da 2 levaya (yaklaşık 1 TL) kocaman biralar mojitolar içebiliyorsunuz. İlk gün 11 saat tüm şehri tabanvay yöntemiyle yürüdüm. Girilmeyen sokaklara girdim. Kaybolmak istedim açıkcası o sokaklarda ve 11 saat sonunda kaybolduğumda bir otelden harita aldım. Baya saçma yerlere girip çıkmışım ama şehir merkezinde olan biteni herkes görürken, arka sokaklarda olup bitenler o eski yapılar, evler görünmeyeni görmek her zaman benim ilgimi çektiğinden böyle bir eylemi gerçekleştirmenin mutluluğu hala üzerimde. Küçük bir kız (çingen) bir ara sokakta benden para istedi dileniyordu. Haydi anam naş, kadıköyden buraya beni mi takip ettin deyince kız korkarak kaçtı benden. Güzel anılarla geri döndüm.

Sokaklarda her yerde çingenler var dostlar. Metro çıkışında gördüğümüz üzere süper bir kare yakalamış bulunmaktayım. Gittiğinizde insanlar çok pisafirperver. Fakat görüp sizi hatırlayanlardan. Restoranlarda yiyecek içecek çok ucuz, üstelik ikram üzerien ikramlar gırtlağınıza kadar tıka-basa yediriyorlar sizi. Bir an turistleri yedirip sonra kestiklerine inanasım geldiydi. Her neyse. Son gün gittiğim restoranda etli peynir yedim ve hala tadı damağımda. En güzel yediğim şey etli peynir diyebilirim. Çok büyük parklar mim sanatçıları her köşe başında para kazanmak için sanatsal faaliyetlerde bulunan insanlarla dolu Sofya. Metro çıkışına ulaşmadan bir grup genç break-dance yapıyordu. Bizde bir keman ya da saz eşliğindedir bilirsiniz metro içleri adamlar aşmış; e tabi belediye izni yok. Buyrun:


Sonraki günlerde Vitosha'ya (Витоша) çıktık. Bir dağ macerası ile karşı karşıya kalmamıza rağmen, dağın en tepesine çıkarken ettiğim hatimleri bir ben bilirim. Tepeye çıktığımızda başka turistler vardı. Sanırım turist idiler. Bence. Yanımdaki arkadaş bana ayaklarımızın altındaki Sofya'yı gösterirken; bir anda cep telefonum çaldı. (!) şaka değil. Dağın en tepesinde arayan annem idi; Bahar nerdesin sorusuna verilecek en güzel cevabı yapıştırıverdim hoş oldu. Dağdan gelen sular yeşilin her tonu ile iç içe olmak çok güzel gerçektende dostlar. Tabi aşağıya geri indiğimizde çok çişim gelmişti. Ormanın içinden geçerken acil bir durum olduğunu belirttim arkadaşa.

Vitosha
Allah'tan dağa çıktığım arkadaşların hepsi doktordu kardiyolog bilem vardı. O yeşilliğin içinde tahtadan büyük bir kulube ve yığma tuğladan oluşan karışımla bar gibi bir yer vardı. Bulgaristan'da su yerine bira içtikleri için kadın bize bira verdi kocaman. Kaçamak adlı bir yemek geldi. Bildiğin mıhlama. Fakat benim acil durum devam ettiğinden dolayı dışarıda otururken güzel kızlardan birine; ''hey beautiful girl, where is the toilet? '' dedim yüksek sesle. Orada tahtadan yapılmış ormana doğru oturan kişiler ve kalabalık bir grup kahkaha attı. Hoş anlar. Tuvalet dediği yerde iki tahta koyulmuş oraya tuvaletini yapıyorsun allahtan gözükmüyorsun o iyi.

Sofya merkeze geri dönüş ise tam bir bomba idi. Diğerleri dağa tırmanmaya devam ederlerken; biz şehir merkezine gidelim dedik. Tabi araba ile gittiğimiz için; araba ile geri dönüş olacağını zanneden ben; diğer arkadaşın devasa bir motorla geldiğini unutmuşum. Şehir merkezine gidene kadar attığım çığlıklar ile eğlenceli anlar geçirdik elbette.
Sofya merkezde çok güzel bir hamam var. Onun önünde ise çeşme gibi birşey vardı, dedim burdan su içeyim elimi değdirdiğim anda yandım. E haliyle hamamın önünden soğuk su akacak değil ya. O suyu soğutup içtiğinde en pahallı satın aldığınız sulara bile taş çıkartır güzellikte idi. Gerçi dağdan aldığımız su da aynı tatta güzeldi.
Hamam
Otobüsler 1842 senesinden kalma Sofya'da. 1 Leva'ya neredeyse bütün şehri gezebiliyorsun. Ben indirimli akbili çıkardım nereye bassak acaba dedim. Kabul edilmedi tabi. Pembe bir bilet aldık ve bir kutuya soktuk demir bir kolu aşağıya indirdik ve bilet delindi. istanbulkart daha basit dedim ama kabul etmediler olsun.
Yerin altında sadece mum ışıklarıyla dizayn edilmiş barlar, erkeklerin değil kadınların erkekleri yatağa atmaya çalıştığı bir yer diyebiliriz kısaca. Daha anlatılacak bir ton hikaye var ama kısa ve özet geçmek gerekirse Sofya'yı ziyaret edin. Her yol Vitsoha'ya çıkar bu memlekette dostlar.

Bugün ayrıca Kurban Bayramı. Herkese mutlu, başarılı, sevdiklerinizle birlikte bir bayram dilerim dostlar. Dubai'den dönüşte görüşürüz.