29 Kasım 2010 Pazartesi

Merak ediyorum öyleyse varım. + Takıntı.

Modellerine bakarak markaları anlaşılabildiği halde Rtük'ün filmlerin/dizilerin içerisinde gizli reklamları engellemek amacıyla cep telefonlarının gözüktüğü sahnelerde, cep telefonu üzerindeki marka yazısını mozaikleme uygulaması, neden mesela araba markaları için de yapılmaz? Rtük'ün, araba firmalarının gizli reklam yapmayacağına dair bir önsezisi mi vardır?

Neden içinde meyve,çiçek vs. olan çaylara bitkisel çay denmiştir? Normal çay ezik midir ki ona 'sadece' çay denmiştir?

Neden otomobil fuarlarında otomobillerden çok mankenlerin tanıtımı yapılır? Otomobilin motorlu bir taşıt olması dolayısıyla gizli bir mesaj mı verilmektedir?

Neden hatchback arabaların arka camlarında silecek bulunurken, sedan arabaların hiç birinde bulunmamaktadır? Acaba sedanların arka camları tozlanıp kirlenmemekte midir?

İnternet cafelerde "Porno içerikli ve bölücü sitelere girmek yasaktır" yazdığı halde neden her cafede, bu siteleri hayatının bir parçası haline getiren insanlara ayrılan bir bölüm vardır?

Neden koltukaltı denilir? İnsanlarda koltuk diye bir organ mı vardır ki bu ifade kullanılır? Doğrusunun omuzaltı olması gerekmez midir?

Neden 'v' yerine 'w' ye basarız? 'w' daha mı kolay bulunur? Daha mı az yorar?

+

Messenger'ınızdaki kişilerin dinlediği müziklere bakıp onların ruh halini anlamaya çalışır mısınız? Kendiniz kırosallığı yüksek şarkılarda karizmayı sarsmamak adına "Ne dinliyorum" özelliğini kapatır mısınız? İki yüzlü müsünüz?

Birine İngilizce bir kelimeyi söylerken o kişinin anlaması için yazıldığı şekilde okuyunca etrafınızdaki diğer kişilere rezil olmamak için daha sonra doğru okunuşunu söyler misiniz?

Nevada araştırmaları.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; vedalaşırken sevgilisini dudağından değil de saçından öpen erkeklerin %93.6'sının kıza salaklık derecesinde aşık olduğu gözlemlendi..

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; sigara içmeyen erkeklerin %25'i "acaba ateş isteyen bir kız olur mu?" diyerek çakmak taşıyor. Yine bir başka araştırmaya göre sigara içen erkeklerin yarısı çakmak taşımıyor. Dolayısıyla kızlara ateş vermek için çakmak taşıyanlar genel olarak sigara içen nüfusa %25 oranında ateş gücü veriyorlar.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; kendine entelektüel şekil yapan kişilerin %64'ü televizyonda dinlediği bir haberi dışarıda anlatırken "dün bir dergi okurken gözüme takıldı şöyle şöyle olmuş" diyor. Bunların %94'ü karşısındaki kişiden ''ben de o haberi televizyonda izlemiştim'' cevabını alıyor ve doğal olarak büzülüyor. Diğer %6'ya ise hangi dergide okuduğu soruluyor ve "büzüm" daha değişik şekilde geçekleşiyor.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; Nevada eyalet polisi tarafından coplanan milletvekillerinin %99'u "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" sorusunu sorarken, %1'i bölgesinde seçimlerin iptal edilme ihtimalinden dolayı cevap vermekten kaçınıyor.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; duraklarda bekleyen insanların %76.23'ü "lan bi sigara yaksam aha şimdi otobüs gelir" inanışına sahipler.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre: cinsel ilişkiden sonra "nasıldı?"diye soran erkeklerin %97.6'sının sorunun cevabını aldıktan sonra bir daha günlük hayatlarında dahi o soruyu kullanmadıkları saptanmış.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; bu araştırmadan önce yapılan araştırmaların %93'ünün ciddi konular üzerine yapılmadığı tecrübeyle sabittir.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; çocuklarına "ben sizin yaşınızdayken sınıfın birincisiydim" diyen ebeveyn oranı %99, bu oran içinde iş çocuğun derslerine yardım etmeye gelince, "bizim zamanımızda modern matematik yoktu" bahanesini kullanan ebeveyn oranı da %99 olarak saptanmış, kalan %1'lik kesimin ise çocukları olduğundan bile haberleri yok.

Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; her 3 depresyondaki hastadan 2'sinin depresyonda olmayıp artistlik yaptığı, diğerinin ise temiz bi sopa yedikten sonra depresyondan çıktığı gözlemlendi.

Bin bir zahmetle Nevada'da yapılan bir araştırmaya göre; tüm bu yapılan araştırmaların boş olduğu anlaşıldı. Millet bildiğini okuyor.

25 Kasım 2010 Perşembe

24 Kasım 2010 gününden entariler.

Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 328. (Artık yıllarda 329.) günün den biraz bahsetmeye yeltenmek istedim. Biliyorsunuz ki bu tarihte 1859 yılında Darwin "Türlerin Kökeni" çalışmasını yayımlamıştı. Yani Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine yayınlanan bir kitap idi ki biz bunlara yeltenmeyeceğiz. Hele ki yine bu tarihte 1870 yılında Türkiye'nin ilk mizah gazetesi Diyojen yayımlanmasını da geçeceğim. Bugün bildiğiniz üzere Bakanlar kurulu 11.11.1928 günü yaptığı toplantıda Ata'ya Ulus Okullar Başöğretmenliği şanını vermişti. 24 Kasım Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.Kutluyoruz. Samimi dilek ve isteklerimizle.

Başka bir dala konup söylemek istediğim kısa birşey daha var, dün yani 24 Kasımda Cenk&Erdem adlı şahıs zadelerin programına seyirci olarak katıldım. Biraz bunu deşmek istiyorum müsadenizle. Kısaca deşeceğim endişeniz olmasın. Dün gittiğim program da Sovyet sinema yönetmeni ve kuramcısı Sergei Eisenstein hakkında bilgi almak istedim fakat Profiterol Cenk Bey'in cahilliği yüzünden malesef bilgi alamadık. Erdem Bey daha insani bir insan kendisi. Cenk Bey'in hangi türe girdiğini bilemiyoruz. Cenk Bey için genel kanı megaloman, soylu sınıfın görmemiş kesiminde kalan kişi olarak değerlendirdik. Doğaçlamacalı alacalı bulacalı espri deryası bu ikilinin saatlerce tıkanmadan üreten esprigiller familyasından olduğunu düşünüyorum. Cenk Bey'e hala karar veremedim o ayrı bir familyadan. Çift kişilik dev kadro. Görme, duyma, konuşma, koklama, ayak karıncalanması ve kaşıntı olmak üzere altı duyumuz olduğunu söyleyen adamlar bunlar. Ben eğlendim tanıştığıma da gayet memnun oldum. Elbette el de sıkıştım. 11 Kasımda mail attıydım hala gitmemiş. Hatlar yoğun sanırım. Hergün atıyorum çorap söküğü gibi gider sanıyorum evet. Güzel bir çarşamba günüydü hepsi bu. Fazla deşmedim dikkat ederseniz. Dean gibi değilim Allah'a şükür.

15 Kasım 2010 Pazartesi

Takıntı!


Onca merak ettiğiniz şeyi anca merak ettiğiniz anda merak ettiğiniz, bloğa yazamadığınız için kendinize içten içe kızar, hatta küser, bunu da buraya yazarken, bunu neden buraya yazmış diye düşünüleceğinizi bile bile yazar, bundan en ufak bir sıkıntı duymaz mısınız?

Topluluk içinde gerinmekten çekinir misiniz? Şöyle mi kasılsam kimse görmez, böyle mi yapsam kimse anlamaz diye üzerine uzun uzun düşünür müsünüz? Olduğunuz yerde önce bacağınızı uzatır sonra sırtınızı kütürdetir misiniz? 'Yok bu böyle olmuyor arkadaş' deyip esneye esneye gerinir misiniz?

Elektrik kesikken canınız sıkıldığında TV açma ihtiyacı hisseder, birkaç saniye sonra kendinize güler, karanlıkta kimseye bir şey çaktırmaz, bundan dolayı da kendinizle gurur duyar mısınız?

Uzun zamandır yazacak bir takıntınızın olmaması sizi ister istemez mutlu etse de bloğunuzda deaktif gözükmek bu mutluluğunuzu alıp götürür mü?

Yolda yürürken yakanıza yapışıp peçete almanız için yapmadığını bırakmayan peçeteci çocuklar siz onların yanından geçtiğinizde size peçete alır mısınız diye bile sormadıklarında kendinizi kötü hisseder misiniz? Sebepsiz yere içinizde peçete alma isteği uyanır mı? Bu kadar da kompleksli değilim diye birden rahatlar mısınız? Sonra da yalandan 'burnum akıyor bir peçete alayım' diye kendinizi kandırır mısınız? Eninde sonunda o peçeteyi almış olur musunuz?

Msn'de çevrimdışı görünürken 'acaba beni görüyorlar mıdır?' deyip işi sağlama almak için çevrimiçi olan kişileri engeller misiniz? Böylece bir kat daha görünmez olduğunuzu düşünür ve rahatlar mısınız?
 

Haberlerden denk gelenler...

Akıl almaz haberler dolanıyor ortalıkta... Hangi habercinin nasıl bir başarısı oldukları bir yana, öyle haberler var ki habercinin günahını almamak için mantık sınırları dimağımıza dar gelir oldu. Geçtiğimiz yıllarda iki haber çarptı gözüme. Biri Sabah, biri de Akşam gazetesinin haberi...
 
"7 yıllık kocası kadın çıktı"

Eski kocasının albümünü karıştırırken kocasının aslında kadın olduğunu öğrendiği iddia edilen kadın, yatak odasında hiç ışık yakmazdı demiş. Kocası ise duruşmada, evlenmeden önce söyledim diye kendini savunmuş...
Nerede oluyor olay? Abd'de... Amerika Birleşik Devletleri'nde eş cinsel evlilikler, Federal yönetim tarafından tanınmıyor. Eş cinsel evliliğin eyalet yasalarınca tanındığı tek eyalet, Massachusetts. Federal yönetimin tanımadığı bu eyalet yasası 2004'te kabul edilmiş. Yani haberde iddia edilen evliliğin gerçekleşmesinden tam 3 yıl sonra... 2006 yılında Birleşik Devletler anayasasında öngörülen bir değişiklikle eyaletlerin eş cinsel evlilikleri tanımasına karşı bir yasa tasarısı adli senatodan geçmiş.
Hadi hepsine eyvallah diyelim; evlilik işlemleri sırasında da kadın hiçbir şey farketmemiş olsun; ancak nikah akdi imzalanırken bu durum belgelerde kadının önüne nasıl gelmez, formlarda iki kişinin de cinsiyetinin kadın olduğu nasıl farkedilmez, haber kaynağının günahını almamak için Polyanna olmak gerekiyor.
Evinde kangurunun tecavüzüne uğrayan adam: 
"Aksanım değişti"

Efendim, 30 Mart 2008 tarihli habere göre, Yeni Zelanda'daki evinde bir kangurunun tecavüzüne uğrayan 48 yaşındaki adam, Avustralya'ya özgü bir hayvanın saldırısına uğradığı için artık Avusturalyalılar gibi konuşmaya başladığını söylemiş...
Aynı haberi yurdumuzdaki benzerleriyle karşılaştıralım. Bir makine mühendisi ata tecavüz ediyor... Bir adam, diğerini tavuğuna tecavüz ettiği için öldürdüğünü söylüyor... İnsanlar tecavüze uğruyor; ancak ne kişilik özelliklerinde ne de becerilerinde hiçbir değişiklik gözlemlenemiyor. Müspet bilim de üreme yoluyla genetik aktarımın sadece doğacak çocuklarda gerçekleşebildiğini ispatlarıyla önümüze koyuyor...
Haber kaynağı arkadaşlara "siz çok yaşayın e mi" diyor ve oldukça bunaltıcı olan Türkiye gündemine yaptıkları eğlendirici katkılarından ötürü teşekkür ediyoruz.

Reklam ve merak kediyi öldürür.

Epilasyon aleti reklamlarındaki kızlar neden zaten tüysüzdür? Makineyi haybeye süren cillop hatunların yerine kıllı, sakallı kadınların kullanılması gerekmez mi?

Reklamlardaki bu çocuk şarkılarını jingle yapma sevdası ne zaman bitecek? Çok mu güzel oluyor bu? Ya da güzel olduğunu düşünen kitlelere (0-6 yaş arası) mi hitap ediyorlar?

Satışı ısrar üzerine kurulmuş kağıt mendil, çicek, cevşen gibi malzemeleri neden kimse kendiliğinden almak istemez? Hiç mi kimsenin Selpak veya bir adet gül ihtiyaci olmaz? Israrcılar ısrar etmeseler acaba daha mı çok satış yaparlar? 
 
Neredeyse her dizide gördüğümüz son derece modern şartlarda kahvaltısını yapan ailenin büyüklerinden birinin eline aldığı gazetede gözüne çarpan ilk haberin kendisinin ya da bir yakınının olması nasıl bir tesadüftür? Neden bu hep böyledir? 

Neden TV kanalları Kemal Sunal filmlerinin reklamlarında filmin konusunu anlatırlar? Zaten bilmiyor muyuz? Ya da neden 'gülmekten kırılacaksınız' , 'yerlere yatacaksınız' gibi temennilerde bulunurlar ki? Yedi milyon kere yayınlasalar da bizim izlemekten vazgeçmeyeceğimizi bilmiyorlar mı? 

Yuvarlak pizza neden kare kutularda gelir?

Neden bütün güncel dizilerde en az bir "sonradan farkedilen hamilelik", bir "yeni keşfedilen evlat", bir "evliler arası aldatma" ve bir "durup duruken bayılma" temaları işlenir? Bunlar olmadan dizi olmaz mı? 

"Yangın var yangın var ben yanıyorum, yetişin a dostlar tutuşuyorum" gibi sözler eşliğinde göbek atan başka bir millet daha var mıdır?

Google'da Google'ı aratınca ilk sırada yine Google çıkması nasıl bir kısırdöngüdür?