20 Ağustos 2007 Pazartesi

Reklamlardaki ince ayrıntılar

reklam: Turkcell 'in köyde geceleyin ders çalışan kız reklamı...

bir köy görüntüsü, kar altında ve soluk ışıklı, sokak lambaları kendi
dibindeki beyazlığı aydınlatma görevini yerine getirirken, evlerin
perdelerinin arkasından sızan aile ortamı ışıkları kimbilir o evlerde
nelerin yaşandığına dair ipuçları vermeye çalışır gibi. herkese, ilk gördüğü
anda ince bir hüzün, hasret ve şehirdeki sıkılmışlığa karşın minik bir
ferahlık veren bir resim, son derece güzel bir başlangıç.

dersi başında oturmuş bir kız çocuğu çalışıyor, yalnız köy yeri adetlerine
göre ikinci çocuğuna hamile olması gereken bir yaşta, ama rolünü adam gibi
yapsın diye bu yaşta bir kızı seçen yapımcılar, farkında olmadan kızını
okula gönderen aydın baba olgusunu gündeme getirmişler ama bunu hesaba
kattıklarını hiç sanmıyorum. pijamasını giydiği takdirde dersine
çalışamadığı da gün gibi ortada, çünki kız hala okul kıyafetleriyle oturuyor
o saatte.

ve o anda köyün elektrikleri kesiliyor, ama küçük ve iddiasız görünümüne
göre aslında oldukça gelişmiş bir köy olduğu belli çünki elektrikler bir
anda tüm köyde kesileceği yerde bölge bölge kesiliyor, buradan da köyün
belli başlı mahallelerine (her mahalle 11 evden falan oluşuyor) ayrı trafo
konulmuş.

ödev konusu izafiyet teorisi olan kızımız, o anda "bilgisayarım yok" diyor,
yani ödev yapma olayını çoktan internetle ilişkilendirmiş, buradan ödev
sitesi nokta kom'un müdavimi olduğunu belli ediyor, demek ödev sitesi
kullanıcı adı alacak kadar kendini geliştirmiş. sonra da "bilgisayar olsa bile elektrikler yok" diyerek, bu kadar bilgisayar birikimine rağmen notebook kavramından bihaber olduğunu görüyoruz.
ama tabi wireless router gibi diğer cihazların da elektrikle çalıştığı gibi bir gerçek olsa da, odasında devamlı canlı bir selocan bulundurabilen böyle bir ıt kullanıcısının, gprs'den mutlaka haberi olmalıydı.

bu halde kızcağız çaresizlik içinde aranırken, aklına orada kendi halinde
oturan selocan geliyor ve ona soruyor. tabi bu arada köyde elektrikler
kesikken selocanın üzerine doğrultulmuş eşşek kadar projektöre nereden
elektrik sağladıkları da ayrı bir konu, ama sadece dikkatinizi çekmekle
yetineceğim.

selocanın, kıza cevabı da çok ilginç, "ben izafiyet bilmem, interneti
bilirim". tabiki minik selocanımızın e eşittir em ce kare formülünü ve bir
cismin enerjisinin miktarını, kütlesiyle ışık hızının karesinin çarpımına
eşit olduğunu, (einstein'in de nasıl bir dürtüyle bu formüle ulaşmaya
çalıştığı da ayrı bir konu ama onu başka zaman irdeleyelim) bilmesi tabii ki
beklenemez. ama zaten bilse de "aynştayn kardeşim aynştayn" diyerek reklamı yarıda kesmesi ve o kadar prodüksiyon masrafının şeyine koyması tabii ki beklenemez.

bu sahnede bu küçücük çocuğun, o kızımızın odasında üstüne çevrilmiş ve tüm elektrik şebekelerinden bağımsız çalışabilen eşşek kadar bir projektörle
hazır beklemesinin ardındaki hikayeyi de insan merak ediyor. muhtemelen
"çocuğum sen gel bize, evinden annenden babandan ayrıl, şu şu köye git
* orada şu şu kızı bul, onun odasında otur,
arkadaşlar da projektörü halledecekler, olur a kız geceleyin ders çalışırken
bir anda elektrikler kesilirse, sana soru sorar, sen de internet arama
motoru falan yardım edersin" demişlerdir, bu arada o selocanın anne-babasına nasıl bir rakam teklif edildiğini hayal bile edemiyorum.

neyse reklama geri dönelim, selocan cep telefonunu kızımıza götürür ve
internete girmesini söyler, söz aralarında vapur bekliyormuş gibi kızın
yüzüne uzuun uzuun ve anlamsız bakan ve nihayet en sonunda "arama moturunu aç" diyebilen selocanımızın kıza verdiği telefon, çok önceleri çobanın oğlunun, ağlayarak babasını arayıp kuzuyu kaybettiğini söylediği reklamdaki cep telefonunun modern bir versiyonu olduğu gibi bir şüpheye de, insan haliyle kapılıyor.
bu arada "lan elli gündür şu odada yemeden içmeden bu kıza yardım edeceğim günü bekliyordum valla, işte gün bu günmüş anasını satayım" gibi bir heyecandan son derece uzak olduğunu saklamayan selocanın
talimatlarıyla arama moturuna girip de 'izafiyet' yazan kızımız, "aynştayn"
cevabıyla son derece mutlu olur ve yine selocan "işte buldun cevabı" diye
tüm köyde yankılanabilen ses tonuyla olayı türksel sayesinde çözdüğünün
altını çizmektedir.

bu arada alttan hızlı hızlı geçen "bu servis, coğrafi koşullara, kullanılan
cep telefonunun türüne ve internette ulaşılmaya çalışılan sitenin hızına
bağlı olarak da değişim göstermektedir." gibilerinden üzeri kapalı olarak kısaca "her heves eden öğrenci, elektrikler kesildiği zaman illaki interneten ödev mödev bulamaz, illa bulacaksanız, adam gibi telefon alın ve büyük şehirde oturun" demektedir.

ve son sahne olarak ali poyrazoğlu'nun artık turkcell'le özdeşleşmiş olan
"alın, tüketin, konuşun, ne yaparsanız yapın, bize daha çok para kazandırın"
laflarından başka birşey demiyormuş gibi gelen ses tonu, reklamın kapanışına
eşlik eder.

Hiç yorum yok: